%20(76_5%20x%2014%20cm)%20(2).png)
İtalya- Milano
Merhaba! Milano gezi notlarımızla karşınızdayız.
Yurtdışına çıktığımız ilk yıllarda uçak biletlerini aynı şehirden gidiş-dönüş alırdık. Ama artık çıkış yapmışken en az bir ülke ve birkaç şehir daha görelim hem de dönüş biletini daha uyguna alalım diye farklı ülke ve şehirden dönüş biletimizi alıyoruz. Yazın çıktığımız 9 günlük yurt dışı gezimiz için Zürih gidiş Venedik dönüşlü uçak bileti aldık ve araya da Zürih’ten trenle ya da otobüsle rahat geçebileceğimiz ve gezimizin 4 gününü ayırdığımız Milano’yu koyduk.
Zürih’ten Milano’ya en kolay geçme yolu tren tabi ki. Ama Tren otobüse göre daha pahalı Venedik’e geçişimizi de trenle yapacağımız için ekonomik yolculukların birinci adresi Flixbus’ı seçtik. Tren yaklaşık 4,5 saat sürüyor ve kişi başı gitmeden önce alırsanız şansınız varsa en uygun 55 Euro ama yakın zamanda alırsınız 83 Euro. Flixbus ise yaklaşık 4,5 saat sürüyor daha kısa sürede vardığını gösteren otobüs saatleri var. Otobüs bilet fiyatları ise en ucuz 22 Euro'dan başlıyor 65 Euro’ya kadar bilet var. Biz 3 kişi toplam 75 Euro ödedik.
Eğer Milano’ya hava yoluyla gidecekseniz 2 havalimanı var.
Havalimanlarından Milano’ya Ulaşım:
1) Malpensa Havalimanı
Bu havalimanından merkeze gitmek için tren seçeneği ile 13 Euro’ya Trenard trenlerini kullanarak yaklaşık 55 dakikaya Milano Central FS(Milano Merkez Tren İstasyonu)’ye ulaşabilirsiniz. Buradan da merkeze M3 metrosuyla 6 dakikaya ulaşabilirsiniz. (Merkez olarak Duo Mo Di Milano Katedrali alınmıştır.)
Diğer bir seçenek ise Autostradde 143 numaralı otobüsle 10 Euro’ya 50 dakikada Piazza Lorenzo Lotto’ya gelip buradan da M1 metrosuyla merkeze 13 dakikada ulaşabilirsiniz. (Merkez olarak Duo Mo Di Milano Katedrali alınmıştır.)
2) Bergamo Havalimanı
Bu havalimanı Pegasus ve Ajet’in kullandığı havalimanı. Buradan Milano’ya ulaşmak için eğer tren seçeneğini kullanacaksanız öncelikle havalimanından otobüse binip Bergamo Tren İstasyonuna geçmeniz oradan da 6 Euro'ya Milano tren bileti alarak Milano Central FS’ye geçebilirsiniz. Otobüs ve tren yolculuğu yaklaşık 1 saat sürüyor.
Otobüsle geçmek için 10 Euro'ya flibco otobüs bileti alarak Milano Central FS’ye yaklaşık 1 saate geçebilirsiniz.
Tüm havalimanlarından ekonominiz uygunsa taksi ile geçiş yapmak da mümkün.
Peki biz nasıl Milano'ya ulaştık?
Zürih’ten(Zürih Merkez Tren İstasyonu’nun arka tarafında bulunan otobüs terminalinden) Milano’yla otobüsle geçişimizden bahsetmek istiyoruz. Tren veya otobüs neyle giderseniz gidin sizi muhteşem bir doğa manzarası beklediğini unutmayın. Yemyeşil dağlar, ara sıra görünen karlı dağ zirveleri, güzel şelaleler, harika göller ve tatlı minnoş İsviçre köyleri…
Otobüsümüz nehir kıyısında şahane bir dinlenme tesisinde durdu. Nehir üstünden asma köprüyle geçip mis gibi Alp havasını soluduk.
O kadar muhteşemdi ki. Manzara, ortam çok büyüleyiciydi yaa ne iyi ettik de otobüsle gidiyoruz hem de daha ekonomik oldu derken otobüsün İtalyan ikinci kaptanı ablamız ile yolcu olan başka bir İtalyan ablamız bir anda bağırış çağırış kavga etmeye başladı. Sonra birinci kaptan olan İtalyan abimiz otobüsü bir kenar çekti. Otobüsteki yolcular bir Temel fıkrası içine düşmüş gibi kimi İsviçreli, kimi Hintli, kimi Guatamalalı, kimi Fransız ve biz Türkler. İtalyanlar kavga ediyor bizler tam bir Fransız:) En son English please! dedik de lütfedip neden kavga edip otobüsün durduğunu anlattılar. Yolcu İtalyan kadın otobüsün tuvaletini kullanmak istemiş ama şoför kullanamazsın demiş o da nasıl olur ben bu otobüste tuvalet var diye bilet aldım nasıl kullanamam. Arızalı kullanamazsın deyince bizim bu yolcu İtalyan ablamız şoför tarafındaki merdivenlere bir güzel tuvaletini yapmış. Buna çok sinirlendikleri için önce otobüsten indirmeye çalışmışlar o bağırış çağırış bu nedendenmiş o inmeyince de öyleyse bu kadın inene kadar gitmiyoruz ve polisi arıyoruz deyip otobüsü durdurup dağ başında polislerin gelmesini beklemek için durmuşuz. Eeee tabi bu bekleyişler aşırı can sıkıcı oldu. Çok bekledik ve 1 saat 15dk sonra polisler geldiler. Şoförleri ve çişli yolcuyu dinlediler sonra otobüs hareket etti ama kadın hala bizimle. 15 dk gittikten sonra kadını karakola bıraktık ve yolumuza devam ettik. Bizim 4,5 saatlik yol nerdeyse 6 saate yaklaştı. Aklınızda bulunsun otobüs yolculukları bu kadar da değişik olabiliyor.
Otobüsümüz Milano Lampugnano Otobüs Terminaline vardıktan sonra Airbnb’den kiraladığımız merkezdeki evimize ulaşmak için M1 metrosunu kullandık. Yolculuk 15 dakika sürdü.
Burada sizlere Milano toplu taşıma ücretlerinden bahsetmek istiyoruz. Öncelikle 14 yaş altı çocuklara ücretsiz. Tek kullanımlık bilet ücreti 2,20 Euro(90 dk aktarma süresi var), günlük 7,60 Euro(24 saat geçerli) 3 günlük ise 15,50 Euro. Milano büyük bir şehir ulaşım ağları oldukça gelişmiş. Yürüyerek keşfedeceğiniz yerler bittikten sonra daha uzak bölgelere gitmek için günlük bilet alabilirsiniz. Nostaljik tramvaylarına binip şehir turu yapmanızı kesinlikle öneririz.
Airbnb’den kiraladığımız Brera bölgesinde bulunan evimizi 4 gece 5 gün için kiralayarak 26,500 TL'lik bir ücret ödedik. Evimiz gayet temiz, modern döşenmiş klasik İtalyan mimarisi bir apartman dairesiydi. Gitmeden önce okumamıza rağmen evi havalandırmak için pencereyi açmamızla eve sivrisineklerin dolması bir oldu. Milano sivrisinek yuvası mutlaka sinek kovucu alın. Akşamları dışarı çıktığınızda mutlaka bolca sıkın. Ciddi ciddi saldırıyorlar aklınızda bulunsun.
Pahalı Zürih’ten sona daha ekonomik Milano’ya gelince hedefimiz pizzalar, makarnalar ve tiramisular oldu.
İlk akşam sadece içecek ücreti ödeyerek sınırsız aperativo yapılan restoranlardan biri olan La Hora Feliz’e gittik. İçki menüsü yapmışlar en pahalı içki 13 Euro eğer ikinci bir içki alırsanız o da %50 indirimli oluyor. İçki siparişinden sonra açık büfe aperativo standından istediğiniz kadar yiyebilirsiniz. Salatalar, makarnalar, kızarmış sebzeler ve tatlılar… Ayrıca mutfaktan yeni çıkmış makarnalar ya da pizzalar da tabak tabak masalarda elden ele dolaştırılıyor. Biraz sesli bir mekan ama İtalyan lezzetlerinin tadına ekonomik bir şekilde bakmak için kesinlikle en az bir kez gidilmesi gereken bir yer. Yemekten sonra kendimizi Milano’da hissetmek için tabi ki muhteşem Duo Mo Di Milano Katedrali’ni görmeye gittik karanlıkta ışıl ışıl parlıyordu.
MİLANO’DA GEZİLECEK YERLER
1) Duomo di Milano
2) Galleria Vittorio Emanuele II
3) Santa Maria delle Grazie
4) La Scala
5) Naviglio Grande
6) Sforzesco Şatosu
7) Corso Como, 10
8) Via Brera
9) Santuario di San Bernardino alle Ossa
10) Starbucks Reserve Roastery
11) Arco della Pace
12) Pinacoteca di Brera
MİLANO 1. GÜN
Kahvaltımızı Duo Mo çevresinde yapmak istediğimiz için tatlı bir fırın bulduk GustaMi Bakery.
Kahve, kruvasan ve focaccio eşliğindeki kahvaltımızdan sonra Milano’yu keşfetmeye başladık. Gece gördüğümüz Duo Mo Di Milano Katedrali'ni gündüz gözüyle görüp bolca fotoğraf çektirip Galleria Vittorio Emanuele II’yi bir sürü turistle dolaştık.
Kesinlikle büyük bir alışveriş merkezi ve üst seviye marka mağazalarının bulunduğu ve turistlerin çılgınlar gibi alışveriş yaptığı bir yer. Yüksek bir cam tavanı var ve ışıl ışıl görünüyor her yer. Burada yapılan bir ritüel var. Ondan bahsetmek istiyoruz.
Yerde bir boğa resmi var boğanın testislerinin bulunduğu yerde bir oyuk var rivayete göre üç kere tek ayağınla testislere basarak kendi etrafında dilek tutup dönersen dileğin gerçek olurmuş. Eee tabi ki bu ritüel yapıldı. Ama insanların orada dönmek için yarışa girdiğini izlemek de keyifli. Galleria Vittorio Emanuele II’nin etrafı alışveriş yapılacak bir çok mağazayla dolu. Eee tabi Milano’daysanız Kiko’ya gitmemek olmaz. Ama gittiğiniz Kiko Kikoid özellikli olsun ki aldığınız ruju kişiselleştirerek(Lazer makinesiyle seçtiğiniz şekli ve istediğiniz yazıyı 1 Euro karşılığında yazdırabiliyorsunuz.) kendinize tatlı bir hatıra almış olursunuz.
Biz buradan Santuario di San Bernardino alle Ossa Kilisesi’ne gittik 13.yydan kalma insan kafatası ve kemikleriyle yapılmış fresklerin olduğu bir alan var.
Ardından Pinacoteca di Brera’yı dolaştık.
ve marketten aldıklarımızla piknik yapmak için Sporzesco Şatosu’na gittik.
Önce şatoyu dolaştık ardından piknik yapıp bolca dinlendik. Sıcak Milano yazında ağaçların altında serinlemek çok iyi geldi.
Piknikten sonra yürüdük ve birkaç mağazadan alışveriş yaptık.( Fly in Tiger ve Primark) Birer kahve içmek için ise bir posta binasına açılan İtalya'nın ilk Starbucks’ına gittik. Bina çok güzel ve içerisi adeta bir fabrika. Kahvenin kavrulması, paketlenmesi her şey gözünüzün önünde oluyor.
Burada bir mola verip kahve eşliğinde birer tatlı(İtalya'ya özgü tatlı seçenekleri var.) yiyebilirsiniz.
MİLANO 2. GÜN
2. günümüzü günübirlik Como Gölü’ne ayırmaya karar verdik. Milano’dan Como’ya trenle 40 dakikada kişi başı 5,40 Euro’ya gidebilirsiniz. Como Gölü büyük bir göl. İsviçre sınırında bulunuyor. Etrafında çokça köy var. Como Gölü’ne gittim demek için sadece Como iline gitmek yetmez. En az bir köye gitmek lazım. Bizim tercihimiz Como İli tren istasyonundan kalkan C30 otobüsüyle kişi 5,40 Euro vererek toplamda 1 saat yolculuk süresi olan Bellagio oldu. Önce Como İline gitmek için Milano Merkez İstasyonu'ndan trene bindik. Biletlerimizi internetten almıştık. 40 dk süren rahat bir yolculuktan sonra bir tarafı dağ bir tarafı göl olan Como İline vardık.
Önce Como da dolaştık önümüze bir yerel bir Pazar çıktı onu dolaştık.
ardından Porta Torre ve Duo Mo Di Como Katedraline gittik.
Sokakları gezdik, köşe başlarında bulunan soğuk su akan çeşmelerinden su içtik. İtalya'da sokaktaki çeşmelerden su içebilirsiniz.
Yemeğimizi yedikten sonra Bellagio’ya geçmek için otobüse bindik. Como gerçekten çok sıcaktı, otobüs cehennem gibiydi ve kalabalıktı. Genç İtalyanlar otobüs şoförüyle atıştığı için dakikalarca beklemek zorunda kaldık. Kimi yolcular vazgeçip indi otobüsten. Yolculuk ise çılgıncaydı. Dapdaracık yollarda araçlar nerdeyse birbirine değerek geçiyordu ve göl kıyısı uçurumdu. Sıcaktan ter içinde kalarak adrenalin seviyemiz yüksek bir şekilde 1 saatten fazla yolculuk edip Bellagio’ya vardık. Otobüslerin gidiş geliş süreleri birbirini tutmadığı için ve Milano’ya dönüş biletimiz olduğundan Bellagio’da göl kıyısında yürüdük sokaklarında gelato yiyerek dolaştık.
Kesinlikle çok güzel sokakları vardı olabildiğince tadını çıkarmaya çalıştık.
Ve dönüş için otobüs beklemeye başladık. Tahminlerimiz doğru çıktı otobüs kendi saatinden yarım saat sonra geldi. Tıklım tıklım doluydu bu sefer ayakta gitmek zorunda kaldık. Ve oğlumuz neredeyse uyamak üzereydi ve tabi ayakta uyudu. Neyse ki bizim halimize acıyan Polonyalı turist çift yakın yerde ineceklerini söylediler bu yüzden yerlerini bize verdiler. Çılgın otobüs yolculuğundan sonra tren saatimize kadar Como’da biraz serinledik hatta yağmur atıştırdı. Ardından trenimize binip güzel sakin Milanomuza döndük. Como Gölü'ne yazın gidecekseniz mutlaka 1 gece konaklayın. Como çoook güzel bir göl köyleri harika olmasına rağmen bizim aklımıza bu geziyle ilk gelen cehennem gibi otobüs yolcuğu oluyor.
Milano’ya dönünce bu zorlu yolculuktan sonra harika bir pizzayı yemeyi hak etmiştik. Pizza Am’a gittik. Biraz sıra beklememiz gerekti. Milano’nun en yüksek puanlı pizzacılarından biri restoranı çok tatlı rengarenk. Pizzanızı sipariş verip beklerken ikram olarak pizza ve prosecco getiriyorlar. Çocuğunuza da su. Pizzaları gerçekten harikaydı proseccoları da öyle. Çok keyifli bir yemek olmuştu bizim için.
MİLANO 3. GÜN
Uyandık ve sürpriz! Bu sabah yağmur var Milano’da. :) Öyle böyle değil şakır şakır yağıyor ama. Kahvaltımızı yapana kadar diner dedik. Ve dindi ama ne olur ne olmaz diye şemsiyemizi yanımıza aldık. Bugün toplu taşıma kullanma günümüzdü günlük bilet aldık. Yağmur da yağarsa güzel bir sığınma olacaktı bizim için. Önce evimizin yakınındaki ateş tuğlalarından yapılmış Santa Maria De Carmine Kilise’sine gittik.
Öğlen vakti olmuştu aperativo yapmak için Navigli’ye gittik. Navigli’nin olayı nehir etrafındaki cafelerde oturup bir şeyler içmek. Çok büyüleyici değil eğer Amsterdam’ı ya da Kopenhag’taki Nyhan’ı gördüyseniz. Ama kesinlikle bir Aperol Spritz içmeden dönmeyin.
Öğlen saatleri olduğu için güzel indirimleri de var. Biz nehir kıyısında bir cafe bulduk. Şık bardaklarda aperolümüzü ve yanına da aperativo getirdiler. Çok keyifliydi ve kararında yapılmış bir aperoldü. Market alışverişi için Milano’da her yerde Carrefour var ama biz bir Lidl bulduk ve tetrapakta şarap, prosecco aldık. O kadar güzel tortelliniler vardı ki Milano’daki evimize alıp ev halkı olarak makarna ziyafeti yaptık. Yemekten sonra tabi ki durmadık tekrar dışarı çıkıp gitmediğimiz yerlere gittik. Önce Santa Maria Delle Grazie Kilisesi’ni ardından Milano Katolik Üniversitesi’ni şans eseri dolaşabilme fırsatı bulduk.
Yağmur başladı yağmurdan korunmak için sığınabileceğimiz en geniş çatılı yer olan Galleria Vittorio Emanuele II’ye gittik. Binaya adım atar atmaz çok şiddetli bir dolu yağmaya başladı cam çatı kırılacak gibiydi ve hayatımızda ilk kez dikdörtgen şeklinde dolu gördük. Bir sürü turist dolunun esiriydik. Uzun bir yağışın ardından Milano’nun en iyi tiramisusunu yemek için Mascherpa’ya gittik.
Normalde bu tatlıyı çok sevmeyiz ama burası sadece bu işi yapıyordu.
Fıstıklı ve klasik tiramisu yanına birer espresso alıp İtalyan tatlısının tadını çıkardık. Kadın bir girişimci çok misafirperverdi kesinlikle buraya gidin minicik dükkan Dünya’nın en güzel lezzetini sunuyor. Gittiğimiz yer de birçok güzel cafe, pub vardı. Aynı zamanda tarihi eserlerde bulunuyordu. Roma döneminden kalma Colleni Di San Lorenzo ve San Lorenzo Bazilikasını gördük.
Her ülkede yaptığımız dansımızı oğlumla burada yaptık. Ve arancini yemek için Arangino’ya gittik. Arancini bir sokak yemeği.
Bizim içli köftelerin hamurunun pirinçten yapılıp içine sebze, peynir veya kıyma doldurulup kızartılmış hali. Çok sıcak ve pirinç hamuru çok kalın olduğu için çok sevemedik ama denenebilir. Bu gittiğimiz mekan en iyi arancini yapan mekanmış.
MİLANO 4.GÜN
Ve Milano’dan ayrılma günümüz. Evimizde yaptığımız kahvaltıdan sonra bavullarımızı alıp Milano Merkez Tren istasyonuna geçmeden önce bir yere gitmeyi unuttuğumuzu fark ettik. Sporzesco Şatosu’na gitmiştik ama şatonun bahçesinin ucunda kalan Arco Della Pace’yi gitmemişiz. Anıta giderken şato bahçesinde Sri Lanka Kültür Festivali’nin olduğunu gördük.
Yerel kıyafetli dansçılar dans ediyor stantlarda yerel yemekleri satılıyordu. Bu festivale biraz katıldık konseri dinledik. Sonra hedefimiz Arco Della Pace’ye gittik. Bu anıt Fransa’daki Zafer Takı’na benziyordu kii zaten bu eserde Napolyon’un isteği üzerine yapılmış. Üzerindeki heykellerle ve mermer oymalarla Zafer Takı’ndan daha güzel gibi geldi bize.
Burada da bolca fotoğraf çektirdik. Arco Della Pace’in arkası cafelerin olduğu bir caddeye açılıyor ve buradan nostaljik tramvaylardan(19 numaralı tramvay) biri kalkıyor bu tramvaya bindiğinizde Duo Mo Di Milano Katedraline kadar gidebiliyorsunuz.
Size şahane bir şehir turu sunuyor mutlaka deneyin deriz. Duo Mo Di Milano Katedraliyle vedalaştıktan sonra trene binip Venedik’e geçtik ve böylece dolu dolu Milano gezimizi sonlandırmış olduk.
Milano ile ilgili gözlemlerimizden bahsetmek istiyoruz. Milano Dünya’da modaya yön veren tekstil ülkesi. Sokaktaki insanlarda bile bunu görebilirsiniz. Gerçekten kadını erkeği çok şıklar. Erkekler İtalyan kesim takım elbiseleri içinde çok şıklar kadınlar ise o kadar uyumlu ve güzel parçalarla kombinler yapıyorlar ki işte bu diyorsun. Bakımlı, şık ve zarif bulduk Milanoluları. Sadece İsviçre’den geldikten sonra bize fazla gürültücü geldiler.
Milano’dan neler alabilirsiniz sorusuna gelince Prosecco, tetrapak kutulu şarap, Aperol ve kahve. Ve tabi tekstil cennetine gitmişken bolca kıyafet alışverişi yapabilirsiniz. Çikolata konusunda çok çeşit yok. Alman ülkeleri gibi çeşit çeşit çikolatalar bulamıyorsunuz. Ama makarna satın alabilirsiniz hem de her çeşit ve tabi ki makarna sosları.
Önemli Not! Sivri sinekleri kesinlikle unutmayın ve önleminizi alın yaz bile olsa yanınızda mutlaka şemsiye bulundurun. Sokaklarında keyifle dolaşın.
Biz Milano’yu çok sevdik sizin de sevmeniz ve yazdığımız gezi notlarının gezilerinize ışık olması dileğiyle... Geziniz ve Euronuz bol olsun.








































